27 Mayıs 2016 Cuma

Küçük Bir Cennet - Ali Dayı Çocuk Kütüphanesi




 Çankaya da Nene Hatun Caddesi üzerinde, yıllarca önünden geçtim bu sevimli yapının.
Bir türlü içini görmek kısmet olmamıştı. Elçiliklere yakın konumu, bugünlerde oralara düşen işlerim vesile oldu güzel bahçesinde soluklanmak istedim ve nihayet ziyaret ettim geçen hafta.



Ali Dayı Çocuk Kütüphanesi

Siz de anılarında bir çocuk kütüphanesi sessizliğini taşıyan, 
huzurlu loşluğa sığınanlardansanız anlarsınız bahçe kapısını açarken hissettiklerimi.


Girişte, duvarlarda bulutlar, tavanda bir tayyare ile karşılanıyorsunuz.


Çankaya da eski Ankara evlerini bilenler bilirler.
Yüksek tavanlar, yerlere kadar pencereler ve uzun dar balkonları vardır genellikle
Salonlarda yansa da, yanmasa da bir şömine mutlaka olur.
Benim gibi aklı evveller de kışın kar yağarken önüne kilim serip şömine ateşinde sucuk ekmek yapar,  sözüm ona çocuklara piknik yaptırırken apartmanı kokuya boğar, alt komşuyu kapıya diker...



Binanın üst katı da çocukların ulaşabilecekleri yükseklikteki kitaplıklarla dolu.
Gökkuşağı altında renk renk kitaplar.


Her yerde cıvıl cıvıl çocuklar.


Gencecik öğretmenler.


 Sessizlik mi? Bakın o yok!


Bahçede tıpkı benim gibi anılarında bir kütüphane taşıyacak çocukların sevinçli pozu.

Tek farkla, bizler o kütüphaneleri kullananlardık. Yaz tatillerinin çok zamanı orada geçerdi.
 En azından benim için.  Şimdi baktım da müze gibi gezdiriliyor çocuklar.
Kaçı oraya tekrar kitap okumak için geliyor bilmem...


Ve Hamdullah Şükrü Kenanoğlu

Bunu okumanızı istiyorum sevgili dostlar.

Evini çocuk kütüphanesi yapılması koşulu ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağışlayan,
kütüphaneye çok sevdiği birinin ismini koyan güzel bir kalp. 
Ben çok etkilendim.



Sonra, civardaki işler bitti, ayaklar yoruldu.
Karum'um merdivenlerine oturdum. Eski evime doğru baktım, baktım...
Sokağımızı, her mevsimi beni mest eden Seymenler Parkı'nı,Gül Bahçesini 
ne kadar özlediğimi fark ettim.

******

Size özlemlerinizi bir parça da olsa giderebileceğiniz, gönlünüzce bir hafta sonu diliyorum.
Sevgimle.


24 Mayıs 2016 Salı

TÜED Konseri ve Tekerlekli Sandalye Bağışımız



Biz yine ödüllendirildik :)



 Her yıl bu zamanlar benim ve yardımsever dostlarımın hasat zamanıdır arkadaşlar.
Bazen günlerce, haftalarca koşturmalarımızın, bazen de küçücük çabalarımızın karşılığı içten bir teşekkür halinde geri döner bize.
Ben her seferinde kocaman bir mutluluğun yanında tuhaf bir de mahcubiyet duyarım.
Bu yıl 6 tane tekerlekli sandalye bağışı yaptık.
Biliyorum çok büyük rakamlar gerektiren şeyler değiller ama içinde komşumun 
iğne oyası parası bile vardı satın alırken. Onların değerine değer katan da bu değil mi?


Önce şarkılar söyledik birlikte.


"Çıktık açık alınla,,," diye marşlara eşlik ettik. 
Güzel bayrağımızı salladık biz koltuklardan, onlar sahneden.


Ben onları, onlar beni alkışladık sonra.



Seneye daha çok, daha çok olsun bağışlarımız inşALLAH! diye temennilerde bulunduk.

İşte böyleyken böyle dostlar.

Yardımı, duası ve sevgisi ile yanımızda olan herkese sonsuz teşekkürler !
İyi ki varsınız :)




14 Mayıs 2016 Cumartesi

Tüm Dünyayı Kucaklamak İstedim Kollarım Yetişmedi - Özdemir Asaf


"Tüm Dünyayı Kucaklamak İstedim Kollarım Yetişmedi"
Serginin de, sevginin de adı bu!
Oysa çoğu insan onu bu kısacık şiiri ile, özellikle son iki mısraı ile tanır.


Müziği sevenler belki bununla;





Özdemir Asaf , satırları ile benim hayatıma karışalı çok uzun seneler oldu.
İlkokuldaydım, büyük abimin kitapları arasında bir şiir kitabı  gördüm, " Dünya Kaçtı Gözüme". 
Adı komik geldi bana, okudum. Hiç bir şey anlamadım. 
Oooo.. Şiir buysa, alasını yazarım. Dedim üstelik. Çok iyi hatırlıyorum inanın aynen böyle.
Bunca yıl sonra en sevdiğim iki, üç şairden biri oluşu belki hala dilindeki sadeliğin derinliğini anlamaya çalıştığımdandır.


Abimin kitabı sarı zemin üzerinde Özdemir Asaf yazanıydı. Evde sanıyordum, bulamadım.
Çok üzüldüm :(  Kim bilir kime verdim !




Her bahar Orhan Veli ile birlikte gelirler aklıma, evime. 
Bu yüzden tam da mevsiminde, tam da sahaflardan bir kitabını almışken çıktı karşıma bu sergi.
Çok güzel, benim için çok özel bir buluşma oldu.
Öyle ki, iki defa gittim, gezdim, seyrettim,okudum.


İnsan hayranlık duyduğu bir sanatçının defterlerini, kalemlerini, kısaca gündelik hayatta kullandığı eşyalarını gördüğünde anlıyor onun uzaydan falan gelmediğini. Ya da ben öyle hissediyorum.
Kim bilir?


7 Mayıs 2016 Cumartesi

Barbarlığa Karşı Umut Öyküleri



2 Mayıs da Uluslar Arası İşçi Filmleri Festivali başladı.


Adı da içeriği kadar anlamlı olan bu etkinliğin açılışındaydım.
Aslında çok sevdiğim şairin sergisi için gitmiştim Çağdaş Sanatlar'a


Erkenden gelenler  varmış meğer açılış için.
Durur muyum? Kaptım sıramı :)


Mert Fırat, sen ne efendi, ne güzel bir çocuksun!
Yine de sunuculuk üzerinde eğriti durdu.


" Boyalı Kuş" adında bir müzik grubu vardı.
Ne "Karlı Kayın Ormanı" kaldı, ne "1 Mayıs İşçi Marşı"


10 Ekim Derneği sevgili Şafak Pavey ile birlikte bir kısa film hazırlamışlar.
"Geride Kalanlar" diye.
Seyretmeye yürek, hazmetmeye mide ister cinsinden.


"Taş, Kağıt, Makas"
Adları gibi, oyun gibi zevk alarak müzik yapan bir başka grup.
Sesi ve yorumu inanılmaz bir güzel insan ortadaki hanım.


Ve, dinlerken başka alemlere gitmiş ben.
Oralarda bir yerdeyim... Yani cismen :)

Sanatla, sevgiyle geçsin hafta sonunuz dostlar.
Güzel kalın.