31 Ağustos 2015 Pazartesi

Bir Yaz Daha Bitti !

Bir mevsim daha tükettik gittikçe kirlenen dünyamızda.


Dün gördüm bu saati uzun zamandar beri ilk defa. Annemin evinde vardı . 
Bozuldu diye atılmıştı. Ne fena !
Bu saate, doymak bilmez tavuğun yemleri gagalayıp durmasına bakınca nasıl başlanır ki yazıya .

Galiba şöyle;
"Zaman yine su gibi aktı, gitti"


Valizler bu defa Ankara Ya dönüş için hazırlandı.



Bu ay bitmeden bir Bozcaada yazısı gelecekti, olmadı.
Bir dahakine artık :)
Hatta kar yağdığında yazayım. İçimiz ısınır hem ne dersiniz?


Temmuz ayı motifleri örüldü, sonunda bitti.
Ağustos ortalarında sahibine ulaştı .
Ben çok severek hazırladım.
Umarım gülümseten bir paket olmuştur.


Burası Bozcaada limanı açıkları.
 Büyük oğlum 2 seneliğine uzak bir denizin kenarına gitti :(
Biraz buruldu içim elbete ama hep diz dize nereye  kadar değil mi?
Hem, hayat cesur olanlara iltimas geçermiş.
Görelim bakalım :)


Bu sene 40 Gün, 40 gece kalmışım Küçük Ev de.
Bana başka türlü iyi geldi bu yaz o sahiller.
 Aslında,
Ne güzel detaylar var anlatmak istediğim.
Yakında çözülür lal olan dilim, yazarım inşALLAH.


Siz bana bakmayın.

Aslında bıktırasıya yazasım var ama yüreğimin ve parmaklarımın üzerinde görünmez gülleler 
hala duruyor.
Ondandır bu ne anlattığı bilinmez, tutuk yazı.

Affola!


 Bitirmeden,

Bu güzel kahvaltılıkları küçüğüm hazırladı.
Abiye "güle güle" kahvaltısı verdi de :)
Mis kokulu, aydınlık bir sabaha uyanmak ne güzelmiş. 
Hele sevdiklerinizin elleri ile hazırlanmış sofra, demlenen tavşan kanı çay...
O an var ya...  Her şeye değiyor.
Uykusuz gecelere, tüm sızılara... 
Mutluluk işte bu kadar küçük, kısacık zaman dilimlerinde değil mi zaten. 

Şükredelim ve tekrarını dileyelim :)

Şimdi;
Huzurlu, sağlıklı bir mevsim diliyorum herkese.
Sonbahar Ankara da harikadır.

Bir zamanlar şöyle anlatmışım,

Sonbahar ;
Ankara da uzun güneşli günler, serin sabahlar, ayakkabılarınız çamurlanmadan gezebileceğiniz
 yağmursuz ılık günler demektir.

Sergiler, konserler başlar ekimle birlikte. Tiyatroların önü cıvıl cıvıldır.
Bir de arkadaşlarınız varsa yanınızda, her şey pamuk helva tadındadır zaten.

Yani,dünyanın hiç bilmediğiniz çarkları dönüp durmaya,öğütüp çiğnemeye devam ederken son hızla her şeyi, sahnedeki oyunla başka hayatlara sızıvermenin tam zamanıdır Ankara da sonbahar...

Bekleriz efendim !






13 Ağustos 2015 Perşembe

Küçük Ev de Günler Geçerken

 

Zaman hızla akıp gidiyor işte. Yine evlere acı, yüreklere matem bırakıyor.
Şırnak da şehit olan fidanlardan Bir'i küçük oğlumun dersaneden arkadaşı. Üzgünüz, kırgınız ama en çok da bize bunlları reva görenlere öfkeliyiz!
Yine de
Bir ayı geçmiş buraya geleli. Televizyon izlemiyor, radyoyu dahi açmıyorum. Yine de olanı biteni biliyorum. Nasıl bildiğimi bilmeden.

Bazen yüzmeye gidiyor, çoğu zamanımı evde geçiriyorum. Misafirlerim geliyor çokca.

Lise arkadaşlarımdan gelenler bile oldu bunca uzağa :)

Sem geldi örneğin. 



Komşularım ise hiç yanlız bırakmıyorlar. Sanki hep hayatımdalardı. Öyle sıcak, öyle yardımcı.
Kahve saatleri, tavla partileri... Gündemi daha ziyade onlardan öğreniyorum. Buldum !!!

En sıkıntılı zamanlarda kitaplara kaçmak yine en kolay yol. 
Sayfalarda anlatılanlara çok kafa yormayacağınız türde olanlar tam da bu ortama göre. 
Bir ayda bu kadar kitap okumam, içimin sıkıntısı ile doğru orantılı galiba.

 
Deniz kenarı okumalıkları ve geciktirdiklerim ( İstanbul/Lizbon'a Gece Treni ) 

  

Eski tv sehpası boyandı ara ara.

 
Hoş, kapaklarını monte edemedim günlerdir. Ne gam !


Matruşka sehpaları da boyadım, yuvarlak olanı da. Sonra bulaşık teli ile eskittim bi güzel.

  

Karanlık günlere inat, beyaza boyayasım var herşeyi böyle.


Motif etkinliğimiz var birde. Ona da katılmış olmasam, elime iş alasım yok. Zor bela her ay 25 motif örmeye çalışıyorum. Normalde 3-4 günlük iş, ay içinde sürüklenip duruyor.
Haziran Berfukuş'a gitti;


Temmuz, Nilay Hanım için örüldü. Bugün Sapanca ya doğru yola çıktılar. 
Sevgili Nilgün Komar'ın etkinliğinin en güzel yanı gönderilerin içine bir de kitap koymamız galiba. 
Ne dersiniz?

  

Evden çok uzakta olsam da yüksükler dünyanın bir çok farklı yerinden gelip beni bulabiliyor :)
Bunlar çok önceden yazıştığım bir İspanyol arkadaşımdan.


Bozcaada da hatıra yüksük bulmam ise gerçekten sürpriz oldu. 

 Üzerinde adanın sembollerinden saat kulesi var!


Bu satırları gecenin bir vakti, yine bu zeytin ağacının altında yazıyorum.
Bahçede  Sezen " Geri Dön " diyor, genç sesi ile.


Ayrılmadan size bir de kolonya ikram edeyim. 
Buyurun efendim!
İsteyen Zeytin Çiçeği, isteyen Lavanta alsın. Yine görüşelim !