26 Temmuz 2014 Cumartesi

Bayram Geldi, Geldi mi?



Bayram geldi. 
Mübarek kime geldi bilmem ama kime gelmediğini biliyorum.

Gazze'de ölen çocuklara gelmedi mesela.
Kurşunlara, kahpeliğe gövdesini siper eden anaya, 
çocuğunun cansız bedenini bir çuvalın içinde sırtlamış babaya gelmedi.

Siyahi derisi onlarca sineğe ev olan çocuklara da gelmedi.
Bir türlü sütle dolamayan memesini "belki tek damla" umudu ile inatla bebeğinin minik ağzına tıkan genç kadına de gelmedi..

Zulüm altında dua edenlere, susuz kuyuların başında umutla bekleyenlere, tüm bunlara üzülen, bir şey yapamamanın utancını zehir gibi kalbinde taşıyanlara gelmedi, gelemedi.....

***
Bizim evde de sadece takvim sayfasına geldi.
Ömrümün yarısı nicedir yataklarda, bu yüzden çocuklarıma da gelmedi
.
Aybige'm sevdiğini, eşini kaybetti. Ona gelmedi

Evde nicedir boş duran şekerliğe geldi ama.
 Taze kahve dolan kavanoza da geldi.

Bu yaz umutlar pamuk ipliğinin ucunda, bu yaz kederli, sıkıntılı.

Yine de bayram geldi.
Safa geldi.

***
Bu arada;
Bayram sevincini gözbebeklerinde taşıyan fotoğrafım çocukluğumun bir bayramındanmış...
Hangi bayram bilmiyorum.Mutlu bir bayram olmalı

****
Bu pembe bir bayram paylaşımı olmadı.
Ne yapalım hayat bir çok renkten oluşuyor. Bu bayram belki gri. 
Gelecek bayramlar tüm insanlar için şeker pembesi, umman mavisi, çimen yeşili olsun inşAllah.

Bayramınız Kutlu Olsun

22 Temmuz 2014 Salı

Kanaviçe Tablo ( nam-ı diğer "ömür törpüsü" )




Her şeyin bir zamanı varmış ya...Başlama zamanı 1,5 yıl önceydi bu işimin.
Bu durumda elde, orda burda sürüklenme zamanı 18 ay ediyor demek ki. Bitme zamanı da Ankara'nın nefes kesen sıcak günlerine denk geldi. Bu koşturma arasında çerçeveletmesem öylece kala kalırdı çekmecede.




                                              Bakmayın başlıkta "ömür törpüsü "dediğime.
Bu hazır kanaviçe kitlerinin kolaylığı bir yana, kareleri öyle küçük ki. Üzerinde 30000 den fazla ( / ) olsa da karar verdim, kanaviçeye bir daha bu kadar ara vermicem. 
Renk renk ipleri o minicik karelere doldurmanın bendeki yerini unutmuşum.
 Öğrendiğim ilk el işidir aslında.İlk okul 2 nin yaz tatilindeydik.
 Beyaz bir etamin parçasına pembe çiçekler işlemiştim evimizin serin sofasında. 
Şimdi de kız çocuklarına yaz tatillerinde el işi öğretiliyor mu? 
Ya da ev işlerinin bazıları onun görevi oluyor mu? Kızım olmadığı için bunları bilmiyorum. Yakın çevremde ise böyle şeyler yok gibi. Olsa keşke değil mi?
Ben hiç zararını görmedim ki...



Siz de uzun uzun  yanınızda dolaşan, 
elime alırım diye gittiğiniz her yerde eskilerin tabiri ile laf dinleyip dönen bir işinizi bitirdiyseniz
 içimdeki hafifliği anlarsınız :)

Şimdi gözüm her yerde işleyecek kompozisyon arıyor.






15 Temmuz 2014 Salı

Huzurevi Sakinlerinin Toplu Doğum Günü ve Opera

 Fatma Üçer  Huzurevi'ne bu 3. ziyaretim.
Yaşlılarımız için her ay düzenlelnen "bu ay doğanlar partisi" ne ise 2. katılışım.
İlki " Meleğim Olur musun " yardım etkinliğimiz kapsamındaki ziyaretimizdi. 
Sonra, nisan ayında toplu doğum günü için hediyeleri hazırlamış ve onlarla güzel bir gün geçirmiş,
 gönülleri bir parça da olsa hoş etmiştik.
 Bu ay yine 15 huzurevi sakini için doğum günü hediyeleri hazırlayıp, sıcak bir ramazan günü kapılarını çaldım
Siz benim hazırladım dediğime bakmayın. Sadece evimdeki mini depodan seçtim ve paketledim. 


O gün Huzurevi'nin tek misafiri ben değilmişim meğer!
 Devlet Operası'ndan bu pırıl pırıl gençler yaz tatilinden istifade ile Huzurevlerine,
 Çocuk Yuvalarına mini konserler vermeye gidiyorlarmış.
 Üstelik kendilerine böyle bir talepte bulunulmamışken...Arıyor ve "biz size konser vermek istiyoruz" diyorlarmış :))
Nasıl sevdim onları.


Sakinlerinin fotoğraflanmasının yasak olduğu kurumda ben sadece sanatçı gençleri çekmeye çalıştım ;)
Kenardan kıyıdan çıkanlardan özür diliyorum bu yüzden.


Doktor Amca konser boyunca tekerlekli sandalyesinden gerçek bir meastro gibi  yönetti orkestrayı.
Klasik müzik bilgisi de gençleri bir hayli şaşırttı.


Pasta geldi, kesildi, öncelikle temmuz doğumlulara masa başında ikram edildi.
 Bu arada billur sesli iki genç "iyi ki doğdun" diye şarkı söylediler.
Ben de tabii :)


Çok süslüyüz çok! Takıya, çantaya bayılıyoruz  :)) 
Her seferinde onlara incik boncuk taşıyorum. Yaşlılık da tıpkı çocukluk gibi değil mi dostlar?
Gülmek, sevinmek, ağlamak çok kolay.


Arya da vardı repertuvarlarında, Azeri Türkü de.
Hiç üşenmemiş koskoca arpı taşımışlardı, bateriyi, kontrbası...
Atam da yandan izliyor sanki değil mi? Gurur duymuştur bu gençlerle herhalde.

Güzel bir gündü.
Ramazan ayının anlamına çok uygun, çok samimiydi.
Ben önümüzdeki ay yine gitmek istiyorum kısmetse.
Hem doktor amcaya tual, Tuba Hanım'a kırtasiye sözüm var. 
Bahçedeki kamelyalarda birlikte çay, kahve içmek için sözleştiklerim de cabası..
Sizi de bekleriz efendim.
Sağlıkla, sevgiyle ve müzikle kalın.


3 Temmuz 2014 Perşembe

Yaza Dair







Deniz Humması 


Yine denizlere dönmeliyim, ıssız denize, semaya 
Bütün istediğim bir gemi ve yolunu gösteren bir yıldız; 
Çark vursun, rüzgar söylesin, beyaz yelkenler çarpsın havaya 
Ve denizde sisli bir fecir, bir fecir istediğim yalnız. 



Yine denizlere dönmeliyim, dalgaların çağrısına 
Öyle hoyrat, öyle saf bir çağrış ki karşı durulmaz buna; 
Bütün istediğim rüzgarlı bir gün bulutların yarışı, 
Savrulan köpükler, serpintiler, martıların haykırışı. 



Yine denizlere dönmeliyim, serserilik hayatına, 
Martılarla, balinalarla o keskin rüzgarlı yollara; 
Bütün istediğim yolculuğun sonunda, bıkıncaya dek 
Uyumak, rüya görmek ve bir gemici masalı dinlemek... 





John Masefield - 1878 
Çeviren: Melih Cevdet Anday


Yaza şiir, şiire yaz çok yakışıyor değil mi dostlar ?

Kanaviçe işliyor, kitap okuyor, serin gecelerde bazen uzaklardaki " Küçük Ev " imi düşünüyorum.
Dost sohbetleri, billur deniz, zeytin ağaçları, yasemin çiçekleri ne kadar uzak şimdi.

Sizlerin yazı dilerim neşeli ve güzel geçiyordur.