31 Mayıs 2010 Pazartesi

Ankara Rüzgarı



29/05/2010

Ankara da yaşayan blog sahipleri olarak biraraya geldik.
Sıcacık,samimi bir öğleden sonrayı kırk yıllık dostmuşcasına paylaştık.
Ben her birini tanımaktan ayrı bir keyif aldım.
Akşam yüzümde kocaman bir tebessümle eve döndüm.

Katılan tüm arkadaşlara bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
İyi ki geldiler.Güne zenginlik,gönlüme neşe kattılar.

28 Mayıs 2010 Cuma

Küçük Hanım Gezmeye Gidecek

Kız çocuk büyümeyen evde elbette mavi renk ip bulunur.
Fotoğrafa şirinlik katsın istendiğinde oyuncak bebek yerine eski bir
BO-BO ya böyle poz verdirilir.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Yo-Yolu işlerim


Siyah kapitone kumaş üzerine çiçekli bir kapı yaptım.
Böyle bir seccadem olsun istedim.
Bu kapının huzurunda duran her kimse kendi manevi dünyasına geçsin diye diledim.

Yo-Yo lu işlerim




Geçen yıl onlarcasını hazırladığım yo-yoları kapitone
kumaş üzerinde gönlümce düzenleyip kolay,şık seccadeler diktim.

Renk renk saten parçaların pek çoğu ailenin hanımlarının kullandığı elbiselerden.
Benim ilkokuldaki bir oyunda giydiğim elbisemden parça bile mevcut.

Tek sorun hepsi birer hikaye taşıyan bu kumaşlarla oluşan seccadeyi benim kullanamayacak olmam.
Gözlerim bunlara takıldıkça ne dua kalır aklımda,ne rekat.

23 Mayıs 2010 Pazar

Beylerin Pazarı...Beypazarı


Biliyorum bugün Beypazarından bi-haber olmak için Mars da yaşamak gerekiyor. Ama bu güzelim kasabada gezmediğiniz sürece;

-Sokaklarında incecik bir tül gibi uçuşan tereyağı-tarçın kokusunu duyamazsınız.

-Ayvalı lokumun ekşimsi tadını damağınızda hissedemezsiniz.

-Size göre karadutlu dondurmanın tıpkı elma,armut gibi
dalda yetişen bişey olduğu konusunda
yanınızdakilerle tartışamazsınız.

-Yaz günü sıcaktan bunalmışken, bir konağın loş taşlığına girdiğinizde
sizi ürperten şeyin gerçekte ne olduğunu düşünemezsiniz.

-El yapımı gümüş broşu göğsünüzde dostluk nişanı olarak gururla taşıyamazsınız.

-Üreten,satan,gülen,sohbeti-kahkahası bol kadınların size nasıl umut verdiklerini hissedemezsiniz.
-Son olarak,mutfağınızda havuç reçeli,köy peyniri,tereyağlıkuru ve çay ile
kendinize bir prenses sofrası hazırlayamazsınız.
Hazırlarken bir türkü tutturamazsınız.

Benden söylemesi.


22 Mayıs 2010 Cumartesi

Battaniye Demişken...

Bu tasarım harikası (!) bebek battaniyesini geçen mevsim ördüm.
Şıklık olsun diye bilekten bağlı bebek patikleriyle tamamladım.
Şapkası bir türlü örülemedi henüz.
Uydurma,kaydırma moduna tekrar girdiğimde onu da yaparım herhalde.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Tığ İşi Battaniye


Örmesi çok zevkli bir model.
Biraz tv karşısında,biraz uykudan çalarak ve hatta biraz da yollarda ördüm.
Ne acelesi vardı?Diye sorarsanız,doğrusu ben de bilmiyorum.
Alizenin batik bebe iplerinden kullandım.
Şimdi pembe,sonra mavi,yine sarı....derken bitiverdi.


19 Mayıs 2010 Çarşamba

18 Mayıs 2010 Salı

Neşeli Cumartesilerim

Cumartesi öğleden sonraları genelikle benim sevdiğim sokakları arşınlama,

pasajlarda kaybolup vitrin camlarına burnumun ucunu yapıştırma,

Sahaflarda eski kitap kokusunu içime çekme ve sonunda sızlayan tabanlarıma inat bir tebessümle eve dönme zamanlarım.

Akşam yorgunluk kahvem bir sevdiceğin elinden çıkan filli tepside,
Çalıkuşu'mun vintage fincanından olunca...Hayat bu kadarcık işte diyorum içimden.
Bu kadar sade ve sıradan benim sevinçlerim.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Fulya'ya Anneler Günü Hediyelerim

Altın Örgü Forum da anneler günü hediye gönderiminde Fulya için ördüklerim;
Etol,bere ve boyuluk.

Güzel kızlarıyla paylaşabilsin diye 3 lü set hazırladım o na..

Minyatür örgü giysileri sevdiğini bildiğim için,minicik bir elbise,bir çeket ilave ettim paketime.

El yapımı kartpostalını,gül broşunu da unutmadım.
Yaşadığı o uzak ülkede yakasında,göğsünde,kalbine yakın bir yerlerde beni taşısın istedim.

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Ankara Buluşması


Sevgili Sibel
bir türlü toplanamayan Ankaralı Blog Sahiplerini biraraya getirmek için bir organizasyon yapmış.
Sanaldan gerçeğe taşınacak sımsıcak bir sohbeti paylaşmak için ben orada olabilmeyi umuyorum.

Çirkin Ördek Yavrusu


Bebekler için üretmeyi çok seviyorum.
Bunlar bana Alize den hediye kazandıran patiklerim.

9 Mayıs 2010 Pazar

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Anne


Anne; Yumuşacık bir göğüs yaslamak istediğiniz başınız için.
Anne; Sorgusuz sualsiz bir teslimiyetin huzuru.

Sonsuz af,ebedi sevgi.

Anne; Yanında büyük olmak zorunda olmadığınız.

Her halinizin tanığı,gözünde hep en güzel olduğunuz.

Allah'ın size emaneti,Nur'u.

Nur'um,annem.


************

Kalbinde çocuklar için sevgi büyüten tüm kadınların anneler gününü kutluyorum.


5 Mayıs 2010 Çarşamba

Tiyatro

 Onlarca tanımı olabilir tabii ki ama bence bir tür büyüdür tiyatro.
 O salona girdiğinizde;sahnenin bir platform,oyuncunun çıkışta yanınızdan geçebilecek, bugüne ait biri olduğunu biliyorsunuz değil mi?

 O da sizin gibi,kazancı ile nasıl geçinebileceğini,gripten nasıl korunması gerektiğini,çocuklarının ev ödevlerini düşünen biri sonuçta.

Lakin,ne oluyorsa perdenin açılacağını bildiren o zil sesinden sonra oluyor hep.
 Birileri sahneye çıkmadan hemen önce, tıpkı üzerindekiler gibi ruhuna da bambaşka bir giysiler giydirip,sizi tüm düşündüklerinizden ve içinde bulunduğunuz zamandan görünmez bir el gibi çekip alıveriyor
.
Sonra, siz birlikte başka bir boyut da,bambaşka birilerinin dünyasında yaşıyorsunuz bir süreliğine.
Ta ki;avuçlarınız acıyıncaya kadar alkışladığınızda hipnoz bitiyor,yaşadığınız güne geri dönüyorsunuz
.
Ben geçtiğimiz hafta sonu seyrettiğim tiyatro oyunundan çıkarken bunu düşündüm.
Alkışların sesi o efsunu yaratanlara beğenilerimizi göstermek için mi? Yoksa kendimizi o rüyadan uyandırmak için mi çırpıyoruz ellerimizi?

Lütfen hayatınızdan,kendinizden,tiyatroda geçireceğiniz büyülü bir kaç saati esirgemeyin.
Seyrettiğiniz bir oyundan sonra, kendinizi çok farklı ve özel hissedeceksiniz.Özellikle DT (Devlet Tiyatroları) nın oyunları seçilmiş eserler ve biletler çok ucuz.Tek sorun,izlemek istediğiniz oyuna bilet bulabilmek :)

Hadi bu hafta salonlar tatile girmeden bir şıklık yapınız kendinize.

İyi seyirler .

Ağaç...Merhaba


Bahar sabahının serinliğinde,
yemyeşil bir parkta,bir ağacın sevgisini içinizde hissettinizmi ?
Gövdesine dokunup,sizi duyduğuna gönülden inanıp,onunla konuştunuzmu ?
Gölgesine sığınıp yaslandığınızda,
bu koskocaman dünyada aslında ne denli yanlız olduğunuz gerçeği sizin de içinizi acıttımı?

Merak ettim de...

2 Mayıs 2010 Pazar

O Şimdi Miami de :(

Sevdiğim bir genç hanımın yeni işyeri bir cruise gemisi oldu.Miami ye gitmeden önceki vadalaşmamızda ona küçük bir hediye paketi verdim.
İçinde yani odasının anahtarını takması için sevdiği renklerde bir anahtarlık,biraz da eğlence dedirten bir çift küpe,okumayı ve yazmayı hatırlatan bir kitap ayracı,bir de yakma broş vardı.
O,sevinçle sıcacık kucaklarken beni ,sadece bir yıl sonra döneceğini söyledi.
Bense gençliğin verdiği cesaret karşasında şaşkın bakıyordum.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir Taşın Kısa Hikayesi-ya da Kapı Tutucusu

Öylesine bir taş sanmayın sakın onu.
Parçası olduğu gövdeden koptuktan sonra yüzeylerinin bu denli pürüzsüz olabilmesi için
kimbilir ne kadar uzun zaman dalgalarla dövüldü?
Güneşin sıcağında yandı,rüzgarlarla serinledi,ayazda üşüdü.
Ama direndi,ufalanıp kum zerreciklerine dönüşmedi,
Direndi...Bekledi...
Geçen yaz Küçük Ev'in sahinden uzaklara,evime geldi.
Bir yılbaşı hediye çantasının üzerindeki melek ve yıldızlarla süslendi.
Yıllar ve yıllar boyunca gökyüzünden ona gözkırpan yıldızlar bedenine yapıştı.
O nu bu alemde özel ve tek kıldı.
Şimdi ciddiyetle odamın kapısında nöbet tutuyor.
Sahi,bu sizce de bir taşın hikayesimi şimdi?